Egemen Avukatlık Bürosu
  • Ana Sayfa
  • Hakkımızda
  • Makaleler
  • İletişim
  • Vekalet Bilgileri
  • Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi
  • Tahsilat

ERİŞİMİN ENGELLENMESİ KARARLARI

3/15/2014

1 Yorum

 
Resim
I. ERİŞİMİN ENGELLENMESİ KAVRAMI VE KOŞULLARI 

Erişim, herhangi bir vasıtayla internet ortamına bağlanarak kullanım olanağı kazanılmasını ifade etmektedir. Sanal ortama bağlanmak için kullanılan vasıta önem taşımamakta, internet ortamına bağlantının sağlanarak izlenmesi esas alınmaktadır. 

Erişimin engellenmesi, internet ortamında içeriği 5651 sayılı kanunun 8. maddesinde katalog olarak belirlenen suçları oluşturduğu konusunda yeterli şüphe bulunan yayınlar hakkında, koruma tedbiri olarak hakim, mahkeme, Cumhuriyet savcısı; idari tedbir olarak, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından re’sen verilen karar doğrultusunda erişim sağlayıcının (İnternet toplu kullanım sağlayıcılarına ve abone olan kullanıcılarına internet ortamına erişim olanağı sağlayan işletmeciler ile gerçek veya tüzel kişiler), bahse konu olan yayını engellemesidir. 

Ülkemizde, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığınca (TİB) ve yargı kararlarıyla, 23 Kasım 2007'den Kasım 2008’e kadar geçen sürede toplam bin yüz seksen yedi internet sitesine erişim engellenmiştir. Bu sitelerin 923'ü re'sen, 264'ü ise yargı kararıyla erişimi engellenmiş olup, 5651 sayılı kanunun 9. maddesinde yer alan yöntemle, 301 adet uygun olmayan içerik veya bölümün kaldırılması sağlanmıştır. TİB bünyesinde 23 Kasım 2007'de faaliyete başlayan Bilgi İhbar Merkezi’ne gelen ihbar sayısı bir yılda 28 bin 595'e ulaşmış olup; bu ihbarların 6 bin 737'si "mükerrer", 7 bin 355'i "gereksiz", 14 bin 503'ü ise "gerekli" görülmüştür. "Gerekli" ihbarların 8 bin 498'i müstehcenlik, 1626'sı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanundaki suçlar, 1625'i çocukların cinsel istismarı ve 1417'si fuhuş nedeniyle yapılmıştır. 

Erişimin engellenmesi kararının konusunu oluşturan katalog suçlar şu şekilde sayılmıştır; 
1) İntihara yönlendirme (TCK m.84), 
2) Çocukların cinsel istismarı (TCK m.103/1), 
3) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma (TCK m.190), 
4) Sağlık için tehlikeli madde temini (TCK m.194), 
5) Müstehcenlik (TCK m.226), 
6) Fuhuş (TCK m.227), 
7) Kumar oynanması için yer ve imkân sağlama (TCK m.228), 
8) 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun’da yer alan suçlar, 
9) Bahis (7258 sayılı "Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanun" un 5728 sayılı yasa ile değişik 5. maddesi). 

Erişimin engellenmesi kararı, kanunilik prensibi dolayısıyla yalnızca 5651 sayılı kanunun 8. maddesinde düzenleme alanı bulan bu sekiz suç ve 7258 sayılı kanunun 5. maddesi dolayısıyla verilebilir. Sair suçlar hakkında kıyas yapılarak erişimin engellenmesi kararı verilemez, madde metni farklı şekilde yorumlanamaz. Erişime engelleme kararında, engellemenin hangi suç için istendiği, bu suça ilişkin yeterli şüphe sebeplerinin neler olduğu, açık ve net olarak belirtilmelidir. 

Bahse konu edilen suçlardan ilk yedi tanesi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenleme alanı bulmuştur. TBMM Adalet Komisyonu Tarafından Hazırlanan TCK Tasarısına İlişkin Rapor’da şu ifade yer almıştır: “Tasarıda yer alan her bir madde kapsamında madde başlığı, madde metni ve madde gerekçesine yer verilmiştir. Madde başlığı ve gerekçesi, madde metninin ayrılmaz bir parçasını oluşturmaktadır. Bu husus, madde hükümlerinin yorumlanması açısından büyük bir önem taşımaktadır.”. Dolayısıyla madde başlığı, madde metni ve madde gerekçesi bir bütünlük arz ettiği üzere, kül halinde yorumlamak gerekmektedir. 

1. İntihara yönlendirme 

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 84. maddesi şu şekilde düzenlenmiştir: 

(1) Başkasını intihara azmettiren, teşvik eden, başkasının intihar kararını kuvvetlendiren ya da başkasının intiharına herhangi bir şekilde yardım eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 

(2) İntiharın gerçekleşmesi durumunda, kişi dört yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 

(3) Başkalarını intihara alenen teşvik eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 

(4) İşlediği fiilin anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan veya ortadan kaldırılan kişileri intihara sevk edenlerle cebir veya tehdit kullanmak suretiyle kişileri intihara mecbur edenler, kasten öldürme suçundan sorumlu tutulurlar. 

Gerekçe: Maddenin birinci fıkrasında bir başkasını intihara az¬mettirme, teşvik etme, başkasının intihar kararını kuvvetlendirme ya da başkasının intiharına herhangi bir şekilde yardım etme fiilleri, seçimlik hare¬ketli bir suç olarak tanımlanmaktadır. 
Canlı türü olarak insan, hayatını sürdürme konusunda bir içgüdüye sahiptir. Ancak, algılama yeteneğinin olmaması nedeniyle veya yakalandığı hastalıktan kaynaklanan acı ve ızdırabın etkisiyle kişide hayatını sona erdir¬meye yönelik bir eğilim ortaya çıkabilir ve bunu bir irade açıklamasıyla or¬taya koyabilir. Belirtmek gerekir ki, kişinin bu şartlar altında hayatını sona erdirme yönündeki iradesinin hukukî geçerliliği söz konusu değildir. Başka bir deyişle, belirtilen durumlarda hukuken muteber bir iradeden söz etmek mümkün değildir. 

Ahlaken tasvip edilmeyen bir tasarruf olan intihar veya intihara teşebbüs olgusu, bizatihi cezalandırılabilir bir davranış niteliği taşımamaktadır. Buna karşılık, bir başkasını intihara azmettiren, teşvik eden, başkasının inti¬har kararını kuvvetlendiren ya da başkasının intiharına herhangi bir şekilde yardım eden kişinin bu fiilleri cezalandırılabilir niteliktedir. 
Başlı başına cezalandırılabilir bir fiil olarak intihara yardım, esas itiba¬rıyla icraî davranışla gerçekleştirilebilir. Ancak, intiharı önleme konusunda hukukî yükümlülük altında bulunan kişinin, bir intihar olgusuyla karşı kar¬şıya olmasına rağmen, bu intihar girişimini engellememesi, bu girişim karşısında kayıtsız davranması; intihara ihmali davranışla yardım olarak nitelen¬dirilmek gerekir. Ancak, bunun için, kişinin intiharı önleme konusunda hukukî bir yükümlülüğünün olması gerekir. 

Maddenin ikinci fıkrasında, intihara teşvik veya yardım suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâli düzenlenmiştir. İntihara teşvik veya yardımın cezalandırılabilmesi için, kişinin intihar etmesi şart değildir. Teşvik veya yardım sonucunda intiharın gerçekleşmesi durumunda, söz konusu fıkraya göre cezanın artırılması gerekmektedir. 

Üçüncü fıkrada, başkalarını intihara alenen teşvik edilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu suçun oluşabilmesi için, belli bir kişinin mu¬hatap alınması gerekmemektedir. Aleniyet için aranan temel ölçüt, fiilin, gerçekleştiği koşullar itibarıyla belirli olmayan ve birden fazla kişiler tara¬fından algılanabilir olmasıdır. Keza, aleniyetin basın ve yayın yoluyla ger¬çekleşmesi durumunda artırma oranı ayrıca düzenlenmektedir. 

Maddenin son fıkrasında, işlediği fiilin anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan veya ortadan kaldırılan kişileri intihara sevk edenlerle, cebir veya tehdit kullanmak suretiyle kişileri intihara mecbur edenler, kasten öldürme suçundan sorumlu tutulacağı kabul edilmiştir. As¬lında, bu durumda kasten öldürme suçu, mağdurun kendisinin araç olarak kullanılması suretiyle, yani dolaylı faillik şeklinde işlenmektedir. 

2. Çocukların cinsel istismarı 

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 103/1. maddesi şu şekilde düzenlenmiştir: 

(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismar deyiminden; 

a) Onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış, 

b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar, anlaşılır.” 
Gerekçe: Madde metninde çocukların cinsel istismarı fiilleri suç olarak tanımlanmıştır. Erişkin kişilere karşı işlenen fiiller açısından cin¬sel saldırı ifadesi kullanılmasına rağmen, çocuklar açısından cinsel istismar ifadesi kullanılmıştır. Erişkin kişilere karşı gerçekleştirilen cinsel davranışla¬rın kişinin rızasına aykırı olması gerekir. Aksi takdirde, yani kişinin rızası¬nın bulunması hâlinde, ceza hukuku sorumluluğunu gerektiren davranışlar¬dan söz edilemez. Erişkin kişilere karşı gerçekleştirilen cinsel davranışlar açısından rızanın varlığı, ceza sorumluluğunu ortadan kaldırmaktadır. Buna karşılık, onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fii¬lin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuk¬lara karşı gerçekleştirilen cinsel davranışlar açısından, rızanın varlığı ceza sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Başka bir deyişle, kendisine karşı gerçekleştirilen cinsel davranışlar açısından bu çocuğun rıza açıklamasında bulunması, fiili suç olmaktan çıkarmayacak ve kişinin ceza sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır. Bu bakımdan, onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte maruz kaldığı fiilin hukukî anlam ve sonuçla¬rını algılama yeteneği gelişmemiş olan kişilere karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış, cinsel istismar olarak kabul edilmiştir. 
Onbeş yaşını tamamlamış ve maruz kaldığı fiilin hukukî anlam ve so¬nuçlarını algılama yeteneği gelişmiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen cinsel davranışların cinsel istismar olarak nitelendirilebilmesi için, bunların cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak ger¬çekleştirilmesi gerekir. Bu nitelendirme, cinsel saldırı ve cinsel istismar fiil¬leri açısından ortaya konan ayırım ölçütüne aykırı olmakla birlikte; suçun mağdurunun çocuk olması ve bu fiiller karşısında direncinin zayıflığı göz önünde bulundurularak, söz konusu fiillerin de bu madde kapsamında suç olarak tanımlanması yoluna gidilmiştir. Fıkranın (b) bendinde söz konusu edilen cinsel istismar bakımından, çocuğun iradesinin ortadan kaldırılmış olması değil, "iradeyi etkileyen neden" ifadesi kullanılmıştır. 
Maddenin birinci fıkrasında, cinsel istismar suçunun temel şekli açı¬sından ceza yaptırımı belirlenmiştir. 

3. Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma 

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 190. maddesi şu şekilde düzenlenmiştir: 

(1) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırmak için; 

a) Özel yer, donanım veya malzeme sağlayan, 

b) Kullananların yakalanmalarını zorlaştıracak önlemler alan, 

c) Kullanma yöntemleri konusunda başkalarına bilgi veren, 

Kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 

(2) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını alenen özendiren veya bu nitelikte yayın yapan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 

(3) Bu maddede tanımlanan suçların tabip, diş tabibi, eczacı, kimyager, veteriner, sağlık memuru, laborant, ebe, hemşire, diş teknisyeni, hastabakıcı, sağlık hizmeti veren, kimyacılıkla veya ecza ticareti ile iştigal eden kişi tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. 

Gerekçe: Maddede, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılma¬sını kolaylaştırıcı hareketler, suç olarak tanımlanmıştır. 

Birinci fıkranın (a) bendinde, bir kimsenin başkasına uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmasını kolaylaştırmak için özel yer, donanım veya malzeme sağlaması cezalandırılmaktadır. Dikkat edilmelidir ki, burada ki¬şiye uyuşturucu veya uyarıcı madde verilmemektedir. Aksi takdirde yukarı¬daki maddenin dördüncü fıkrasında tanımlanan suç oluşur. Bu suç açısından önemli olan, kişiye uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmasını kolaylaş¬tırmak için özel yer temin etmek, uyuşturucu veya uyarıcı madde dışında diğer donanım ve malzemeleri temin etmektir. Suçun oluşması için kendi¬sine kolaylık sağlanan kişinin uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması gerekmemektedir. 
Fıkranın (b) bendinde, bu suçu oluşturan ikinci seçimlik hareket ta¬nımlanmıştır. Buna göre, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullananların ya¬kalanmalarını zorlaştırıcı önlemler almak, söz konusu suçu oluşturacaktır. 
Fıkranın (c) bendine göre, uyuşturucu veya uyarıcı maddelere ilişkin kullanma yöntemleri konusunda kişilere bilgi verilmesi de bu suçu oluşturur. 
Maddenin ikinci fıkrasında, bu suçun belli meslek ve sanatı icra eden kişiler tarafından işlenmesi, daha ağır cezayı gerektiren nitelikli unsur olarak tanımlanmıştır. 


Üçüncü fıkrada ise, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasının alenen özendirilmesi veya bu nitelikte yayın yapılması, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. 

4. Sağlık için tehlikeli madde temini 

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 194. maddesi şu şekilde düzenlenmiştir: 

(1) Sağlık için tehlike oluşturabilecek maddeleri çocuklara, akıl hastalarına veya uçucu madde kullananlara veren veya tüketimine sunan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 

Gerekçe: Madde metninde çocuklara veya akıl hastalarına sağ¬lık için tehlikeli olabilecek maddelerin verilmesi suç olarak tanımlanmıştır. Bu suçun konusu, alkollü içki ve tütün mamülleri gibi, sağlık için tehlikeli olan her çeşit maddedir. Bu bakımdan, insanda bağımlılık yaratması ve sağ¬lık için tehlikeli olması dolayısıyla tiner gibi kimyasal maddeler de bu suçun konusunu oluşturur. Ancak, belirtilmelidir ki, bağımlılık etkisi yapan uyuş¬turucu veya uyarıcı maddeler açısından, bu Bölümde tanımlanan bu hususa ilişkin özel suç hükümleri uygulanır. 
Suç, sağlık için tehlikeli olabilecek maddelerin çocuklara veya akıl hastalarına verilmesiyle, söz konusu maddelerin bu kişilerin tüketimine su¬nulmasıyla oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suça teşebbüs de tamamlanmış suç gibi cezalandırılmayı gerektirmektedir. 
Çocukların yanı sıra, onsekiz yaşını doldurmuş olmakla birlikte, akıl hastası olan veya uçucu madde kullanan kişiler de bu suçun mağduru olabi¬lirler. 

5. Müstehcenlik 

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 226. maddesi şu şekilde düzenlenmiştir: 

(1) a) Bir çocuğa müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünleri veren ya da bunların içeriğini gösteren, okuyan, okutan veya dinleten, 

b) Bunların içeriklerini çocukların girebileceği veya görebileceği yerlerde ya da alenen gösteren, görülebilecek şekilde sergileyen, okuyan, okutan, söyleyen, söyleten, 

c) Bu ürünleri, içeriğine vakıf olunabilecek şekilde satışa veya kiraya arz eden, 

d) Bu ürünleri, bunların satışına mahsus alışveriş yerleri dışında, satışa arz eden, satan veya kiraya veren, 

e) Bu ürünleri, sair mal veya hizmet satışları yanında veya dolayısıyla bedelsiz olarak veren veya dağıtan, 

f) Bu ürünlerin reklamını yapan, 

Kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır. 

(2) Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden kişi altı aydan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. 

(3) Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden, bulunduran ya da başkalarının kullanımına sunan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. 

(4) Şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünleri üreten, ülkeye sokan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, başkalarının kullanımına sunan veya bulunduran kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. 

(5) Üç ve dördüncü fıkralardaki ürünlerin içeriğini basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden ya da çocukların görmesini, dinlemesini veya okumasını sağlayan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. 

(6) Bu suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. 

(7) Bu madde hükümleri, bilimsel eserlerle; üçüncü fıkra hariç olmak ve çocuklara ulaşması engellenmek koşuluyla, sanatsal ve edebi değeri olan eserler hakkında uygulanmaz.” 
Gerekçe: Madde metninde, müstehcenlik ve çocukların bu tür zararlı yayınlara karşı korunmasına ilişkin hükümler düzenlenmiştir. Nor¬matif (değerlendirilebilir) bir unsur niteliğini taşıyan müstehcenlik kavramı¬nın içeriğinin belirlenmesinde, toplumda egemen olan değer ölçüleri ve yu¬karıdaki madde gerekçesinde hayasızca hareketler kavramına yönelik olarak yapılan açıklamalar, göz önünde bulundurulmalıdır. 
Maddenin birinci fıkrasında müstehcenlikle ilgili çeşitli davranışlar, suç olarak tanımlanmıştır. Fıkranın (a) bendinde, bir çocuğa müstehcen gö¬rüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin verilmesi ya da bunların içeriğinin gösterilmesi, okunması, okutulması veya dinletilmesi; (b) bendinde ise, bunların içeriklerini çocukların girebileceği veya görebileceği yerlerde ya da alenen gösterilmesi, görülebilecek şekilde sergilenmesi, okunması, okutul¬ması, söylenmesi veya söyletilmesi, suç olarak tanımlanmıştır. 
Fıkranın (c) bendine göre, müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin, içeriğine vakıf olunabilecek şekilde satışa veya kiraya arzedilmesi, suç oluşturmaktadır. (d) bendine göre, bu ürünler, ancak, bunla¬rın satışına özgü alışveriş yerlerinde, erişkin kişilere satılabilir veya kiraya verilebilir. Bu itibarla, müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin satışına mahsus alışveriş yerleri dışında, satışa veya kiraya arzedilmesi, sa¬tılması veya kiraya verilmesi, suç olarak tanımlanmıştır. 
Fıkranın (e) ve (f) bentlerine göre; müstehcen görüntü, yazı veya söz¬leri içeren ürünlerin, sair mal veya hizmet satışları yanında veya dolayısıyla bedelsiz olarak başkalarına verilmesi veya dağıtılması ya da reklamının ya¬pılması, suç oluşturacaktır. 
Seçimlik hareketler olan bu fiillerin işlenmesi suretiyle bir kazanç elde edilebileceği için, bu suçun karşılığında hapis cezasının yanı sıra adlî para cezası da öngörülmüştür. 
Maddenin ikinci fıkrasında, müstehcen görüntü, yazı veya sözlerin ba¬sın ve yayın yolu ile yayınlanması veya yayınlanmasına aracılık edilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. 
Üçüncü fıkrada, müstehcenliğe karşı çocukları korumaya yönelik iki ayrı suç tanımına yer verilmiştir. Bunlardan birincisi; müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukların kullanılması sure¬tiyle oluşmaktadır. İkinci suç ise, bu ürünlerin ülkeye sokulması, çoğaltıl¬ması, satışa arzı, satışı, nakli, depolanması, ihracı, bulundurulması ya da başkalarının kullanımına sunulması fiillerinden birinin işlenmesiyle oluş¬maktadır. 
Dördüncü fıkraya göre; şiddet kullanılarak, hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara iliş¬kin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünlerin üretilmesi, ülkeye sokulması, satışa arzı, satışı, nakli, depolanması, başkalarının kullanımına sunulması veya bulundurulması fiilleri suç oluşturmaktadır. Bu hükümle, belirtilen içerikte olan ürünler açısından mutlak bir yasak getirilmiştir. 
Maddenin beşinci fıkrasına göre; üç ve dördüncü fıkralardaki suçların konusunu oluşturan ve müstehcenlik bakımından mutlak yasak kapsamına giren ürünlerin içeriğinin basın ve yayın yolu ile yayınlanması, yayınlanma¬sına aracılık edilmesi ya da çocukların görmesinin, dinlemesinin veya oku¬masının sağlanması, ayrı bir suç oluşturmaktadır. 
Son fıkrada ise, bu madde kapsamında tanımlanan suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacağı kabul edilmiştir. 

6. Fuhuş 

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 227. maddesi şu şekilde düzenlenmiştir: 

(1) Çocuğu fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran, bu maksatla tedarik eden veya barındıran ya da çocuğun fuhşuna aracılık eden kişi, dört yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu suçun işlenişine yönelik hazırlık hareketleri de tamamlanmış suç gibi cezalandırılır. 

(2) Bir kimseyi fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran ya da fuhuş için aracılık eden veya yer temin eden kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Fuhşa sürüklenen kişinin kazancından yararlanılarak kısmen veya tamamen geçimin sağlanması, fuhşa teşvik sayılır. 

(3) (Mülga fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.45.md) 

(4) Cebir veya tehdit kullanarak, hile ile ya da çaresizliğinden yararlanarak bir kimseyi fuhşa sevk eden veya fuhuş yapmasını sağlayan kişi hakkında yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır. 

(5) Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların eş, üstsoy, kayın üstsoy, kardeş, evlât edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da kamu görevi veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. 

(6) Bu suçların, suç işlemek amacıyla teşkil edilmiş örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. 

(7) Bu suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. 

(8) Fuhşa sürüklenen kişi, tedaviye veya psikolojik terapiye tâbi tutulabilir.” 
Gerekçe: Madde metninde, kişilerin ve özellikle çocukların fuhşa teşviki, sürüklenmesi fiillerinin hangi koşullarda suç oluşturduğu hu¬susunda düzenlemeler yapılmıştır. 
Bu düzenlemeler yapılırken, Türkiye’nin fuhuşla mücadele ile ilgili olarak milletlerarası sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülükleri göz önünde bulundurulmuştur. 
Türkiye’nin fuhuşla mücadele konusundaki milletlerarası yükümlü¬lüklerini ihtiva eden anlaşmalardan 4 Mayıs 1910 tarihinde Paris’te imza¬lanmış olan “Beyaz Kadın Ticaretinin Zecren Men’ine Dair Milletlerarası Sözleşme”ye göre; «Başkasının ihtiraslarını tatmin için, fuhuş maksadile, hatta suç kurbanının rızası ile olsa bile, bir kadın yahut küçük bir kızın fuhuş için hizmetlerini taahhüt eden (embaucher), böyle birisini kendisile beraber ve kendisinden sonra götüren (entrainer), veya bir yandan diğer bir yere sevkeden (détourner) kimseler, suçun kurucu unsurları çeşitli ülkelerde iş¬lenmiş bulunsalar da, cezalandırılırlar.» (madde 1). Keza, «Başkasının ihti¬raslarını tatmin için, fuhuş maksadile, reşit bir kadın veya kızın cebir ve şiddet, tehdit, hile veya nüfuzun kötüye kullanılması ya da diğer herhangi bir cebir aracı ile fuhuş için hizmetlerini taahhüt eyleyen (embaucher), böyle birisini kendisile beraber ve kendisinden sonra götüren (entrainer), veya bir yerden diğer bir yere sevkeden (détourner) kimseler, suçun unsurlarını teşkil eden hareketler çeşitli memleketlerde işlenmiş bulunsalar da, cezalandırılır¬lar.» (madde 2). 
30 Eylül 1921 tarihli "Kadın ve Çocuk Ticaretinin Men ve Zecrine Dair Beynelmilel Cenevre Mukavelesi”ne göre, «Yüksek âkit taraflar, hangi cinsiyetten olurlarsa olsunlar, çocuk ticaretile meşgul şahısların araştırılması ve tecziyesi için bütün tedbirleri almak hususunda uyuşmuşlardır. Bu suç, 1910 Mukavelesinin 1 inci maddesinde yazılı fiildir.» (madde 1). Keza, «Yük¬sek âkit taraflar, suçun teşebbüsünü ve kanunî hudutlar dahilinde, 1910 Mu¬kavelesinin 1 ve 2 nci maddelerinde ifade olunan hazırlık hareketlerini tecziye eylemek için zaruri bulunan tedbirleri almak hususunda uyuşmakta¬dırlar.» (madde 3). 
Türkiye, bu Sözleşmeleri, Lozan Andlaşması ile birlikte, Bu Andlaşmanın 99 ve 100 üncü maddelerinde sayılan milletlerarası anlaşmalar kap¬samında kabul ederek onaylamıştır. 
Keza, 11 Ekim 1933 tarihinde “Reşit Kadın Ticaretinin Men’ine Dair Beynelmilel Cenevre Mukavelesi” hazırlanarak devletlerin imzasına açıl¬mıştır. Türkiye, bu Sözleşmeyi 15 Nisan 1935 tarih ve 2693 sayılı Kanunla onaylamıştır. Bu Sözleşmeye göre; «Bir başkasının ihtiraslarını tatmin et¬mek üzere reşit bir kadın veya kızı, kendi rızasile olsa bile, başka bir mem¬lekette icrayı fuhuş maksadile kullanan, sürükleyen veya baştan çıkaran kimse, suçun unsurlarını teşkil eden fiillerin her biri ayrı ayrı memleketlerde yapılmış bulunsa bile, cezalandırılacaktır. Teşebbüs ve kanunî hudutlar içinde kalmak şartile ihzarî fiiller dahi cezalandırılır. ...» (madde 1). 
Nihayet, 2 Aralık 1949 tarihinde “İnsan Ticaretinin ve Başkasının Fuhşunu Sömürmenin İlgası Hakkında Sözleşme”, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca kabul edilerek üye devletlerin imza ve onayına sunulmuştur. Bu Sözleşmenin başlangıcında, fuhşun insan kişiliğinin haysiyet ve değeriyle bağdaşmadığı, toplum, aile ve kişinin selametiyle bağdaşmadığı ve bütün bunları tehlikeye soktuğu ifade edilmiştir. Keza, Sözleşmede; rızası olsa bile, bir kimseyi fuhuş icrası maksadıyla kullanan, fuhşa sürükleyen, diğer bir kişinin fuhşunu rızasıyla da olsa sömüren, genelevi işleten, işlettiren, işletilmesine tavassut eden, bu tür faaliyetleri finanse eden kimselerin ceza¬landırılması gerektiği hüküm altına alınmıştır. Bu suçlara teşebbüs ve hatta, hazırlık hareketlerinin de cezalandırılması öngörülmüştür. Sözleşme ayrıca taraf devletlere, fuhşu bir ticari kazanç aracı olarak yani meslek olarak icra¬sını ve bunun şartlarını düzenleyen yürürlükteki mevzuatının ilga edilmesini de bir yükümlülük olarak tahmil etmektedir.. 
Maddenin birinci fıkrasında, çocuğu fuhşa teşvik etmek, çocuğa fuh¬şun yolunu kolaylaştırmak, bu maksatla çocuk tedarik etmek veya barındır¬mak ya da çocuğun fuhşuna aracılık etmek, suç olarak tanımlanmıştır. Hatta, söz konusu milletlerarası sözleşmelerde de öngörüldüğü gibi, bu suçun işle¬nişine yönelik hazırlık hareketlerinin de tamamlanmış suç gibi cezalandırıl¬ması kabul edilmiştir. Bu suçun işlenmesi suretiyle bir kazanç elde edilebi¬leceği için, karşılığında hapis cezasının yanı sıra adlî para cezası da öngö¬rülmüştür. 
İkinci fıkraya göre; bir kimseyi fuhşa teşvik etmek, bunun yolunu ko¬laylaştırmak ya da fuhuş için aracılık etmek veya yer temin etmek, ayrı bir suç oluşturmaktadır. Bu bağlamda, fuhşa sürüklenen kişinin kazancından yararlanılarak kısmen veya tamamen geçimin sağlanmasının, fuhşa teşvik sayılacağı kabul edilmiştir. Keza, bu suçun işlenmesi suretiyle bir kazanç elde edilebileceği için, karşılığında hapis cezasının yanı sıra adlî para cezası da öngörülmüştür. 
Dördüncü fıkrada ise, cebir, tehdit veya hile ile ya da çaresizliğinden yararlanılarak bir kimsenin fuhşa sevkedilmesi veya fuhuş yapmasının sağ¬lanması, bir, iki ve üçüncü fıkralarda tanımlanan suçların daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâli olarak kabul edilmiştir. 
Beşinci fıkraya göre, yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların, eş, üstsoy, kayın üstsoy, kardeş, evlât edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, ko¬ruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da kamu görevi veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi hâlinde, bu fıkralara göre verilecek ceza belli oranda artırılacaktır. 
Maddenin altıncı fıkrasında, bu suçların, suç işlemek amacıyla teşkil edilmiş örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezanın ayrıca artırılması kabul edilmiştir. Dikkat edilmelidir ki, bu ağırlatıcı sebep, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek¬ten ya da kurulmuş olan örgüte üye olmaktan dolayı ayrıca cezalandırılmaya engel teşkil etmemektedir. 
Yedinci fıkrada, bu madde kapsamında tanımlanan suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacağı kabul edilmiştir. 
Sekizinci fıkrada, fuhşa sürüklenen kişinin, tedavi veya terapiye tabi tutulacağı kabul edilmiştir. Bu düzenlemede, fuhuş yapan kişi açısından ceza yaptırımı değil, özel güvenlik tedbiri öngörülmüştür. Zira, fuhuş yapan kişi, vücudu üzerinde başkalarının cinsel davranışlarda bulunmasına katlanmak¬tadır. 

7. Kumar oynanması için yer ve imkân sağlama 

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 228. maddesi şu şekilde düzenlenmiştir: 

(1) Kumar oynanması için yer ve imkân sağlayan kişi, bir yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır. 

(2) Çocukların kumar oynaması için yer ve imkân sağlanması hâlinde, verilecek ceza bir katı oranında artırılır. 

(3) Bu suçtan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. 

(4) Ceza Kanununun uygulanmasında kumar, kazanç amacıyla icra edilen ve kâr ve zararın talihe bağlı olduğu oyunlardır.” 
Gerekçe: Madde metninde kumar oynanması için yer veya başka surette imkan sağlanması, suç olarak tanımlanmıştır. 
Bu suça ilişkin düzenlemede, kumarın sosyal bakımdan ortaya koy¬duğu büyük tehlike ve doğurması olası facialar göz önüne alınmıştır. Söz konusu suçun oluşabilmesi için, aleniyet şartı aranmamıştır. 
Söz konusu suç, başkalarının kumar oynaması için yer veya başka su¬rette imkan sağlamakla oluşur. 
Maddenin ikinci fıkrasında, çocukların kumar oynaması için yer veya başka surette imkan sağlanması, bu suçun daha ağır cezayı gerektiren nite¬likli hâli olarak tanımlanmıştır.
Üçüncü fıkraya göre, kumar oynanması için yer veya başka surette imkan sağlanması suçundan dolayı tüzel kişiler hakkında bunlara özgü gü¬venlik tedbirlerine hükmolunur. 
Maddenin son fıkrasında kumar tanımlanmıştır. Buna göre bir oyunun kumar sayılması için iki koşul aranacaktır: Birincisi oyunun kazanç kastı ile icra edilmesi, ikincisi ise kâr ve zararın talihe bağlı olmasıdır. Bu tanım kar¬şısında, kazanç kastı olmaksızın, dostlar arasında eğlenmek üzere oyun oy¬nanmasına imkan sağlanması, bu suçu oluşturmaz. 

8. 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun'da yer alan suçlar 

5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun'un 1. maddesi şu şekilde düzenlenmiştir: 

Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 

Atatürk'ü temsil eden heykel, büst ve abideleri veyahut Atatürk'ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir. 

Yukarki fıkralarda yazılı suçları işlemeye başkalarını teşvik eden kimse asıl fail gibi cezalandırılır. 

9. Bahis 

23.01.2008 tarihinde kabul edilen, 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 256. maddesinde belirtildiği üzere 7258 sayılı "Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi HakkındaKanun" un 5728 sayılı yasa ile değişik 5.maddesinde yer alan “…sabit ihtimalli veya müşterek bahis oynatanlar, oynanmasına yer veya imkân sağlayanlar…” hakkındaki düzenleme kapsamında gerçekleşen son değişiklikle bu alandaki katalog suçlar toplamda dokuza yükselmiştir. 

5728 sayılı kanunun 256. maddesi şu şekilde düzenlenmiştir: 

“MADDE 256- 29/4/1959 tarihli ve 7258 sayılı Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. 

“MADDE 5- Kanunun verdiği yetkiye dayalı olmaksızın, spor müsabakaları ile ilişkili olarak sabit ihtimalli veya müşterek bahis oynatanlar, oynanmasına yer veya imkân sağlayanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır. 

Yurt dışında oynatılan her çeşit bahis veya şans oyunlarının internet yoluyla ve sair suretle erişim sağlayarak Türkiye’den oynanmasına imkân sağlayan kişiler, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. 

Her türlü bahis veya şans oyunlarıyla bağlantılı olarak para nakline aracılık eden kişiler, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır. 

Kişileri, reklam vermek ve sair surette, her türlü bahis veya şans oyunlarını oynamaya teşvik edenler, altı aydan iki yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır. 

Bu maddede tanımlanan suçlarla bağlantılı olarak, her türlü bahis veya şans oyunlarının oynanmasına tahsis edilen veya oynanmasında kullanılan ya da suçun konusunu oluşturan eşya ile bu oyunların oynanması için ortaya konulan veya oynanması suretiyle elde edilen her türlü mal varlığı değeri, 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun eşya ve kazanç müsaderesine ilişkin hükümlerine göre müsadere edilir. 

Bu maddede tanımlanan suçlardan dolayı, tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. 

Bu maddede tanımlanan suçlarla ilgili olarak, 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun erişimin engellenmesine ilişkin hükümleri uygulanır. 


1 Yorum

İnternette Alan Adı Uzantıları

3/15/2014

1 Yorum

 
Resim
Genel 

İnternet’in hayatımıza girmesiyle birlikte gerçek yaşamdaki uyuşmazlıklara benzer durumlar, sanal alemde de karşımıza çıkmaktadır. Karşılaşılan en büyük sorunlar, internet aleminde belki de en yüksek mali değere sahip olan “alan adları” üzerinde vücut bulmaktadır. Alan adlarının satılması hususu, son zamanlarda oldukça yaygınlaşmıştır. Özellikle iş, kumar veya dijital dünya ticaretinde herhangi bir değere sahip olan alan adlarının satımı konusunda dev bir pazar oluşmuştur. XBiz kaynaklarına göre bu alandaki rekor, 2005 Ocak ayı içerisinde Escom LLC’ye 14 milyon dolara satılan “sex.com”dadır. Yine 1999 Kasım ayı içerisinde “business.com” adresi, 7.5 milyon dolara satılmıştır. Bu sıralamayı “beer.com”, “diamond.com” ve “casino.com” takip etmektedir. Alan adlarının bu kadar yüksek meblağlarla satılmasının sebebi, internet kullanıcılarının, servislere ulaşmasında ve isimleri aklında tutmasında kolaylık bulunmasındandır. 

İnternet Alan Adı 

İnternet üzerinde bulunan bilgisayar veya web sitelerinin adresini belirlemek için kullanılan IP (Internet Protokol) numarasını tanımlayan isimlere “alan adı” denilmektedir. Internet kullanıcıları, bilgisayar veya web sitelerine, bir sayı dizilimini içeren adresleri bilmelerine gerek kalmadan, yalnızca bir metin halindeki alan adını yazarak ulaşabilirler. Örnek olarak, 212.174.113.7 sayı dizilimini yazmak yerine, IPv4'ün adresleme sistemi sayesinde “www.hukuki.net” yazdığımızda direkt olarak bahse konu sitenin sunucusuna bağlanılmaktadır. Fakat, Alan Adı Sistemi'nin yarattığı ilişkiler bire bir olmak zorunda değildir. Bir alan adına, birden fazla IP numarası atanabilir ki bu durum, yoğun talep olan hallerde geçerlidir. 
Alan adlarında, son noktayı takip eden bölümler, alan adı uzantıları (kodları) olarak tabir edilmektedir. Örneğin, “http://www.hukuki.net” adresinde yer alan “net” harf kümesi, bir alan adı uzantısıdır. En üst düzey alan uzantıları, Genel Alan Kodu, Altyapı Alan Kodu, Ülkelere/Bölgelere Tahsis Edilmiş Alan Kodu şeklinde üç gruba ayrılmaktadır. 

İkincil Düzey Alan Kodu 

Alan adları sistemindeki hiyerarşi, İkincil Düzey Alan Kodları’nın ortaya çıkması sonucunu doğurmuştur. Teknik olarak “hukuki.net” adresi İkincil Düzey Alan Kodu’dur. Çünkü “.net” uzantısı, başlı başına Genel En Üst Düzey Alan Kodu’nu oluşturmaktadır. İkincil düzey alan kodu, aynı zamanda “Kök Alan Adı” olarak da anılmaktadır. Pratikte “www.hukuki.net” ve “hukuki.net” şekillerinin ikisi de URL (Uniform Resource Locator, Bir Örnek Kaynak Konumlayıcı) olarak tabir edilmektedir. 

Kayıt Altına Alma 

ICANN (Internet Corporation for Assigned Names and Numbers, İnternet Tahsisli Sayılar ve İsimler Kurumu), uluslararası düzeyde organize olmuş, İnternet Protokolü (IP) adresi alanı tahsisi, protokol tanıtıcı ataması, Genel ve Ülke Kodu Üst Düzey Alan Adı sistemi yönetimi ve kök sunucu sistemi yönetimi işlevlerinden sorumlu kâr amacı gütmeyen bir kurum olarak, tüm İnternet kullanıcılarının geçerli adresler bulabilmelerini sağlamak üzere evrensel çözülebilirlikten emin olunması için teknik unsurların yönetiminin koordinasyonundan sorumludur. Bu kurum koordinasyonu, İnternet’teki işlemlerde kullanılan eşsiz teknik tanıtıcıların dağıtımını ve En Üst Düzey Alan İsimlerinin kullanılma yetkilerinin dağıtılmasını gözlemleyerek yapar. Bu alan adlarının kayıtları tüm Dünya üzerinde “registrer” olarak anılan firmalar aracılığı ile yapılmaktadır. Tüm dünyadaki alan adları, bu konuda “merkez” kabul edilen ICANN firmasının veritabanında tutulur. 

Genel En Üst Düzey Alan Kodları 

En üst düzey alan uzantıları arasında en sık kullanılanlar “Genel Alan Kodları”dır. Bu alan adları 1980’li yıllarda yalnızca 6 adet (.com, .edu, .gov, .mil, .net ve .org) olmak üzere yaratılmıştır. Daha sonra uluslararası organizasyonların kullanımına tahsis edilmek üzere “.int” uzantısı ile birlikte bu yıllarda toplam 7 adet Genel En Üst Düzey Alan Adı Uzantısı kullanılmıştır. Bu alan adlarından üçü (.com, .net, ve .org) herhangi bir kısıtlama olmaksızın kullanılabilmekte; diğer dördü ise kısıtlı olarak tahsis edilmektedir. Sonraki yıllarda farklı alan adlarının ihtiyaç duyulduğu konusunda yapılan tartışmalar sonucu, 14 Kasım 2000 tarihinde, ICANN DNSO (Domain Name Supporting Organization, Alan Adı Destekleme Kurumu) tarafından yapılan çalışmalar sonucu yeni 7 adet Genel En Üst Düzey Alan Kodu’nun kullanılması kabul edilmiştir. Bunlardan (.biz, .info, .name, and .pro) kodlarının kısıtlama olmaksızın kullanılabilmesine, (.aero, .coop, and .museum) kodlarının ise kısıtlı olarak tahsis edilmesine karar verilmiştir. 2004 yılına gelindiğinde ise özellikle alan kodlarının haksız tahsisini engellemek ve yeni ihtiyaçlara cevap vermek amacıyla ICANN’nin önüne yeni teklifler getirilmiştir. Bu teklifler incelenirken, hukuki sorunların azaltılması, haksız rekabetin önlenmesi, uyuşmazlıklara mahal verilmemesi hakkında yoğun tartışmalar yaşanmıştır. Toplantıların sonucunda ICANN yönetimi, (.cat .jobs .mobi .travel) kodlarının da Genel En Üst Düzey Alan Adı Uzantıları arasında yer almasına karar vermiş, seçilmesi en fazla beklenen (.xxx) kodu iptal edilmiştir. 2006 yılının Mayıs ayında ICANN yönetimi, Telnic’in 2000 yılında önerdiği “.tel” kodunu da kabul etmiştir. Bu yeni alan adı uzantısı sayesinde Yeni alan adı sayesinde, kurumlar ve bireyler internette VoIP, SMS, e-posta ve anında mesaj gibi iletişim araçlarını toptan kapsayan bir erişim numarası sahibi olabilecektir. Daha detaylı bir açıklama gerekirse, kullanıcılar telefon numaralarını, uzun VoIP numaralarını, anında mesaj kimliklerini ezberlemek zorunda kalmayacak; DNS teknolojisi sayesinde, ‘.tel’ alan adı kullanıcılara internette sürekli erişilebilir bir kimlik sunacaktır. 2006 yılının Eylül ayında ICANN “.mobi” kodunu kabul ederek, mobil cihazlara internet dağıtımının “Mobil Web” aracılığı ile gerçekleştirilmesini için kapıları açmıştır. 
Şu anda kullanımda olan (.aero .biz .cat .com .coop .edu .gov .info .int .jobs .mil .mobi .museum .name .net .org .pro .tel .travel) 19 adet resmi Genel En Üst Düzey Alan Adı Uzantısı’nın yanı sıra, bu listeye eklenecek 3 adet uzantı (.asia .post .geo) daha vardır. 

Genel En Üst Düzey Alan Kodları hakkında şu şekilde kısa tanımlamalar yapabiliriz: 
.aero : Hava ulaşımı endüstrindeki üyeler için özgülenmiştir. 
.biz : İş ile ilgili konulara özgülenmiştir. 
.cat: Katalan dilbilimine ve kültürüne özgülenmiştir. 
.com : Ticari konulara özgülenmiştir. 
.coop: Kooperatiflere özgülenmiştir. 
.edu : Eğitim ile ilgili kurumlara özgülenmiştir fakat kapsamı 2 veya 4 yıllık üniversiteler veya kolejler olarak daraltılmıştır. 
.gov : ABD hükümeti ve ilgili kurumlarına özgülenmiştir. 
.info : Kişi ve kurumlar hakkında bilgi konusuna özgülenmiştir. 
.int : Uluslararası organizasyonlar, ofisler ve 2 veya daha fazla ulusun katıldığı programlara özgülenmiştir. 
.jobs : İnsan kaynaklarına özgülenmiştir. Bu alan koduna sahip bir kurum 3. kişiler için işçi ilanında bulunamaz. 
.mil : ABD askeriyesine özgülenmiştir. 
.mobi: “Mobile web” yoluyla mobil cihazlara internet bağlantısı yapılabilmesine özgülenmiştir. 
.museum : Müzelere özgülenmiştir. 
.name : Kişilere özgülenmiştir. 
.net : Ağ bağlantılarına özgülenmiştir. 
.org : Organizasyonlara özgülenmiştir. 
.pro : Doktorlar, avukatlar, ve sertifikalı muhasebecilere özgülenmiştir, diğer kodlara nazaran farklı özelliklere sahiptir. 
.tel : Telekomünikasyon servislerine özgülenmiştir. 
.travel : Seyahat ve seyahat acentelerine özgülenmiştir. 

Altyapı Alan Kodu 

En Üst Düzey Alan kodlarından en az kod sayısına ve en az kullanıma sahip kategori, Altyapı Alan Kodları (.arpa, .root)’dır. Adres ve Alanın Yönlendirme Parametresi (Address and Routing Parameter Area)’nın alan kodu olan “.arpa”, sadece internet altyapı sisteminde kullanılmak amacıyla geliştirilmiştir. “.root” kodu, Alan Adı Sistemi (DNS) Kök Alanı’nda çalışan bir teşhis işaretleyicisidir, yalnızca iki girişi mevcuttur. “.root” kodunda olduğu gibi, “.arpa” kodu da diğer alan kodlarıyla benzer görevi üstlenmemektedir. Altyapı alan kodları, normal bir alan kodu gibi işlev görmeyerek adeta günümüz bilgisayarlarındaki “RAM”ler gibi çalışırlar. 

Ülkelere/Bölgelere Tahsis Edilmiş Alan Kodları 

Kısa, akılda kalıcı, markalaşmış isimlerin internet alan adı olarak kullanılması, hiç şüphesiz internet üzerinden ticari faaliyet yürüten kişiler veya kuruluşlar için önemli bir kazanç kaynağıdır. Küreselleşen dünyada hizmet veya mal sağlamak için en pratik, hızlı ve basit yöntem internettir. Hedef kitle seçildikten sonra, tüm internet kullanıcılarının birer potansiyel olması da göz önünde bulundurularak, doğru alan adlarının seçilmesi gerekir. Tüm bu unsurların yanı sıra, ülke veya bölge iç pazarlarında da bu kolaylıkların sağlanması, kullanıcıların daha net bilgi sahibi olması ve adresin ilgili ülkeye aidiyetini belirlemek amacıyla tahsis edilen alan adı uzantıları mevcuttur. Ülkelere veya bölgelere tahsis edilmiş alan kodları (ccTLD), genel üst düzey alan uzantısının peşi sıra gelen noktadan sonra iki harf koymak suretiyle oluşmaktadır. Bu iki harf, “ISO 3166-1 alpha-2” olarak isimlendirilen, Uluslararası Standartlaştırma Örgütü’nün ülkelerin tanımlanması için koymuş olduğu ve yine ülkelerin İngilizce karşılıklarının kısaltılması ile oluşturulan standarttan ibarettir. Birkaç istisna haricinde bu kodlar, oluşturulan standart listesinden alınmıştır. Bu listesinin ilk yayımlandığı tarih 1974’tür ve liste zaman içerisinde ülkelerin politik durumlarında meydana gelen değişiklikler dolayısıyla günümüzdeki haline gelmiştir. 
ICANN (İnternet Tahsisli Sayılar ve İsimler Kurumu)’nin yükünün hafifletilmesi ve Ülkelere/Bölgelere Tahsis Edilmiş Alan Kodları’nın verilmesinde gerekli olan belge ve bilgilerin sağlıklı olarak incelenebilmesi için ICANN, yetkilerinin bir bölümünün bu ülke veya bölgelerdeki kurumlara devretmiştir. Ülkemizde de “.tr” koduna sahip alan adı tahsis edilmesi için Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne başvuruda bulunulması gerekmektedir. Fakat bu yetkinin yakın zamanda Telekomünikasyon Kurumu’na devredilmesi muhtemeldir.

1 Yorum

cmk 134

3/11/2014

0 Yorumlar

 
BİLGİSAYARLARDA, BİLGİSAYAR PROGRAMLARINDA VE KÜTÜKLERİNDE ARAMA, KOPYALAMA VE ELKOYMA (CMK 134)

Av. Emrah YAVUZCAN[1]

            Bir şahsi bilgisayarı incelediğimizde  , o bilgisayarı kullanan kişinin özel verilerine ulaşmamız kuvvetle muhtemeldir. Dolayısıyla şahsi bilgisayar, özel hayatın önemli bir unsuru niteliğindedir. Kullanıcının günlüğü, düşünceleri, fotoğrafları ve birçok özel verisinin depolandığı bu bilgisayar, işlenen bir suç ile ilgili önemli delilleri de tarafımıza sunabilir. Bilgisayarlar programları ve kütüklerinde arama, gizli verilerin ortaya çıkarılması saikıyla, kişinin temel hak ve özgürlüklerine doğrudan müdahalede bulunularak yapılacaktır. İşte bu noktada 1982 Anayasası’nın 20. maddesi önem arz etmektedir. “Özel hayatın gizliliği” başlıklı 20. madde aynen şöyledir:

            “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.

Milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kağıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hakimin onayına sunulur. Hakim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.”

Hürriyeti kısıtlayıcı tedbirlere ancak çok zorunlu hâllerde başvurmak ve kesin ihtiyaç ölçüsünde kısıtlama yapmak; bu yetkilerin ancak sonuncu bir çare olarak kullanılmasını benimsemek ve bunun koşullarının belirlenmesi gerekmektedir.

Bilgisayar vasıtasıyla işlenen suçlarda veyahut işlenen sair bir suç hakkında delile rastlanılması mümkün ise ilgili şahısların kullanmış olduğu ilgili bilgisayarları incelemek ve delilleri ortaya çıkarmak, yerinde bir davranıştır. Kanuni düzenleme, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun birinci kitap, dördüncü kısım, dördüncü bölümü olan arama ve elkoyma içerisinde yer alan “bilgisayarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma” konusunda yapılmıştır. Kanun koyucunun bu düzenlemesi, gelişen teknolojinin ceza muhakemesine olan katkısından ibarettir.

A. Ceza Muhakemesi Kanunu

Konu hakkındaki temel taş olan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 134. maddesi aynen şu şekildedir:

“Madde 134 - (1) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmada, başka surette delil elde etme imkânının bulunmaması halinde, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar kayıtlarından kopya çıkarılmasına, bu kayıtların çözülerek metin hâline getirilmesine hâkim tarafından karar verilir.

(2) Bilgisayar, bilgisayar programları ve bilgisayar kütüklerine şifrenin çözülememesinden dolayı girilememesi veya gizlenmiş bilgilere ulaşılamaması halinde çözümün yapılabilmesi ve gerekli kopyaların alınabilmesi için, bu araç ve gereçlere elkonulabilir. Şifrenin çözümünün yapılması ve gerekli kopyaların alınması halinde, elkonulan cihazlar gecikme olmaksızın iade edilir.

(3) Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoyma işlemi sırasında, sistemdeki bütün verilerin yedeklemesi yapılır.

(4) İstemesi halinde, bu yedekten bir kopya çıkarılarak şüpheliye veya vekiline verilir ve bu husus tutanağa geçirilerek imza altına alınır.

(5) Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoymaksızın da, sistemdeki verilerin tamamının veya bir kısmının kopyası alınabilir. Kopyası alınan veriler kâğıda yazdırılarak, bu husus tutanağa kaydedilir ve ilgililer tarafından imza altına alınır.”

Maddenin birinci fıkrası Anayasa ve Siber Suçlar Sözleşmesi’ne uygun yapılandırılmış olup, “başka bir delil elde etme imkanının bulunmaması” ön şart olarak düzenlenmiştir. Yalnızca soruşturma evresinde başvurulabilen bu tedbir ile başka türlü elde edilemeyen delil elde edilmiş olacaktır. Bu tedbire yalnızca soruşturma evresinde başvurulabileceği üzere, hakim veya mahkeme tarafından re’sen tedbirin uygulama alanı bulması mümkün olmayıp, Cumhuriyet savcısının istemi gerekmektedir. Özel hayata gizliliğe doğrudan müdahale edilen bu yönteme başvurulabilmesi, diğer tüm olanaklara başvurulmuş olması ve fakat son çare olarak bu yola başvurulmasının zorunlu olmasına bağlı olup, tedbirin konulmasına ancak hakim tarafından karar verilebilir.

Maddenin ikinci fıkrası şifrenin çözülememesi durumunu açıklığa kavuşturmaktadır. İlgili fıkra uyarınca bilgisayarın kendisinde, programlarında, kütüklerinde veyahut işletim sisteminde şifreleme mevcut olup, bu şifrenin çözülememesi ve nihayetinde gizli olan verilerin incelenememesi durumunda fiziksel olarak bilgisayarın kendisine, harici belleklere veyahut sair araç ve gereçlere elkonulabileceği belirtilmiştir. Elkoyma işlemi geçici nitelikte olup, şifrelemenin çözümlenmesi ve kopyalamanın yapılmasının ardından bu tedbire son verilir. Kanun koyucu elkoyma işlemi bakımından süre limiti koymamış olup, gerekli işlemlerin yapılmasının ardından “gecikme olmaksızın” şeklindeki ibare ile durumu açıklığa kavuşturmuştur. Tüm bu işlemlerin de makul sürede yapılması gereği tartışmasızdır.

Maddenin üçüncü fıkrasında elkoyma işlemi esnasında, sistemdeki verilerin tümünün yedeklemesinin yapılması gereği belirtilmiştir. Uygulamada gözlemlenen bariz hata, yedeklemenin elkoyma işlemi sırasında değil, elkoyma işlemi sonrasında yapılmasıdır. Adli inceleme için gerekli kopyaları alan adli bilişim uzmanının bu yedekleme işlemini nerede yapacağı yönünde bir teamül gelişmemiştir. Şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bu bilgisayarın parçaları dolayısıyla yedekleme esnasında her zaman laboratuar ortamı müsait olmayabilir. Fakat elkoyma işleminden sonra çıkartılacak bir yedek sağlıklı olmayacak ve soruşturma evresi için akıllarda soru işareti bırakabilecektir. Bu yüzden elkoyma esnasında derhal “kriptografik hash değeri”[2] hesaplanmalı ve manipülasyona izin verilmeyerek bu verilerin bütünlüğü korunmalıdır.

Maddenin dördüncü fıkrasında, yedeklemesi yapılan sistemdeki verilerin bir kopyasının, istek üzerine şüpheli veya vekiline verileceği düzenlenmiş ise de “vekil” kelimesi ile kastedilen aslında “müdafi”dir. Kovuşturma evresinde olduğu gibi soruşturma evresinde de şüpheli veya sanığı savunan avukatın sıfatı “müdafi”dir.

Beşinci fıkra, soruşturma esnasında sistemin tümünün yedeklenmesinin yerine, zaman kazanmak adına yalnızca esaslı noktaların kağıda dökülmesini düzenlemiştir. İstisnai bir durumu oluşturan bu yöntem yalnızca soruşturma ile ilgili olarak bilgisayar programlarında veyahut kütüklerinde bulunan çok önemli, nokta delillerin elde edilmesi halinde kullanılabilir. Bu esnada veri kayıplarının ve endişelerin önüne geçmek için verilerin “hash değeri” hesaplanarak yazdırılabilir. Kanaatimizce kağıt tasarrufunu sağlamak ve işlemi hızlandırmak için kağıt yerine CD veyahut sair bir taşınan bellek kullanılmalıdır.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 134. maddesinin gerekçesi şöyledir:

“MADDE 134 - Madde, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve geçici elkoyma konularını düzenlemektedir. Bireye ait kişisel bilgiler üzerindeki hak, temel insan haklarından olduğundan hakkın kısıtlanabilmesi için yasal düzenleme gerekeceği açıktır.

Ancak bilgisayarlardaki kayıtların gerçeğin açığa çıkarılması yönünden, ceza davasında delil, iz, eser ve emare oluşturacağı ortadadır. Bu itibarla madde hem bu olanağı sağlamak ve hem de bireysel yararları saklı tutmak amacıyla bilgisayar program ve kütüklerinde arama yapılmasını aşağıdaki belirli koşullara tâbi kılmış bulunmaktadır;

1. İki yıl veya daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren cürümler hakkında yapılan soruşturmalarda bilgisayarda, bilgisayar programlarında ve bilgisayar kütüklerinde arama, kopyalama ve aygıta geçici olarak elkoyma yapılabilir.

2. Bunun için, söz konusu işleme başvurulmasının zorunlu olması yani bunun bir “ultima ratio” çare oluşturması gereklidir.

3. Bu husustaki kararın mutlaka hâkim tarafından ve gizli olarak verilmesi gerekir. Bu karar, soruşturma evresinde sulh ceza hâkimi tarafından gizli olarak verilecektir.

4. Arama sonucu, suçla ilgili bilgi metin hâline getirilecektir.

5. Bilgiler şifreye bağlanmış ise ve bu nedenle giriş yapılamıyorsa, çözümün yapılabilmesi için araç ve gereçlere, aygıta geçici olarak elkonulabilir. Çözümden hemen sonra bilgisayardaki bilgilere zarar vermeden aygıtın ilgilisine hemen geri verilmesi gerekir.

Dikkat edilmelidir ki, bu maddenin amacı 107 nci maddeden farklıdır. 107 nci maddede bilgisayar işlemekte iken içeri girilmekte ve ilgilinin bundan haberi olmamaktadır. Bu maddede ise, durağan hâldeki aygıtta araştırma, arama yapılmaktadır. 

Maddenin öngördüğü geçici elkoyma işlemine itiraz edilebilecektir.

B. Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği

            25832 numaralı, 01.06.2005 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 17. maddesi “Bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma” başlığını taşımakta olup, şu şekildedir:

“Madde 17 - Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmada, başka surette delil elde etme imkânının bulunmaması hâlinde, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar kayıtlarından kopya çıkarılmasına, bu kayıtların çözülerek metin hâline getirilmesine hâkim tarafından karar verilir.

Bilgisayar, bilgisayar programları ve bilgisayar kütüklerine şifrenin çözülememesinden dolayı girilememesi veya gizlenmiş bilgilere ulaşılamaması hâlinde çözümün yapılabilmesi ve gerekli kopyaların alınabilmesi için, bu araç ve gereçlere elkonulabilir. Şifrenin çözümünün yapılması ve gerekli kopyaların alınması hâlinde, elkonulan cihazlar gecikme olmaksızın iade edilir.

Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoyma işlemi sırasında, sistemdeki bütün verilerin yedeklemesi yapılır. Bu işlem, bilgisayar ağları ve diğer uzak bilgisayar kütükleri ile çıkarılabilir donanımları hakkında da uygulanır.

İstemesi hâlinde, bu yedekten elektronik ortamda bir kopya çıkarılarak şüpheliye veya vekiline verilir ve bu husus tutanağa geçirilerek imza altına alınır.

Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoymaksızın da, sistemdeki verilerin tamamının veya bir kısmının kopyası alınabilir. Kopyası alınan verilerin mahiyeti hakkında tutanak tanzim edilir ve ilgililer tarafından imza altına alınır. Bu tutanağın bir sureti de ilgiliye verilir.”

            Bu madde, 5271 sayılı CMK madde 134 ile paralellik taşımakla birlikte, “bilgisayar ağları ve diğer uzak bilgisayar kütükleri ile çıkarılabilir donanımları” da kapsamıştır. Böylece kanunda kullanılan “şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütükleri” ibaresi genişletilmiştir. Fakat yeterli olmayan, eksik kalan düzenlemenin hafıza kartları, el bilgisayarları, cep telefonları, taşınır bellekler, yazıcı ve fakslar, modemler ve sair elektronik veri barındırıcılarını da kapsaması gerekirdi. Uygulamada “bilgisayar” dan anlaşılan ve çoğunlukla tek başına elkonulan bilgisayar kasası, yalnızca bilgisayarın bir birimi olup, tamamı değildir. Tek başına suç vasıtası sıfatını haiz olamayacak bilgisayar kasası yerine, bilgisayara ait tüm birimlerin incelenmesi veyahut zaruri durumda elkonulması gerekmektedir.

C. Suç Eşyası Yönetmeliği

            Yine 25832 numaralı, 01.06.2005 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Suç Eşyası Yönetmeliği’nin “Teslim alınmayacak suç eşyası” başlıklı 9. maddesi konuyla ilintili olup, şöyledir:

“Madde 9 - Cumhuriyet başsavcılığı, adalet emanet dairesine tevdi edilen eşyadan, kıymetli maden veya taşlardan mamul, antika vesair vasıfları dolayısıyla fazla değerde bulunanların, memleket dahilinde tedavül etmeyen paralar ile emre veya hâmile yazılı kambiyo senetleri, emtiayı temsil eden belgeler, hisse senetleri, tahviller ve aynen muhafazası gerekmeyen mütedavil paralara ait tutanakların, emanet dairesinde mevcut kasada iyi bir şekilde muhafazası için gereken tedbirleri alır. Bu maksatla bankada kasa kiralamak zorunluluğu doğarsa, durum Adalet Bakanlığına bildirilir ve alınacak talimat dairesinde hareket edilir. Her iki hâlde de emanet memurluğunca kasaya giren ve çıkan eşya için giriş ve çıkış tarihlerini ve çıkış sebeplerini gösterir bir defter tutulur. Bu defter kasa içerisinde durur, kasa en az iki kişi tarafından açılır, kapanır. Bu göreve emanet memurundan başka kimin katılacağı Cumhuriyet başsavcılığınca tayin edilir.

             Bilgisayar, bilgisayar kütükleri ve bu sisteme ilişkin verilerin asıl ya da kopyaları, ses ve görüntü kayıtlarının bulunduğu depolama aygıtları gibi eşya, bozulmalarını engelleyecek, nem, ısı, manyetik alan ve darbelerden korunmalarını sağlayacak uygun ortamda muhafaza edilir.

             Diğer eşya, bu iş için tahsis olunan yerlerde türlerine ve yıllarına göre tasnif edilmiş şekilde muhafaza edilir.

             Emanet dairesinde, soruşturma ve kovuşturma sonuna kadar saklanması sırasında bozulacak veya değerlerini açık bir şekilde kaybedecek olan yahut muhafazaları zor olması itibarıyla, emanet dairesinde saklanması mümkün olmayan eşya hakkında; özel düzenleme bulunmayan hâllerde, soruşturma evresinde sulh hâkiminden ve kovuşturma evresinde yargılamayı yapan mahkemeden; soruşturma veya kovuşturma sonu beklenmeksizin satılmalarına veya 16 ncı maddede yazılı mercilerden birine yahut uygun görülen başka bir mercie teslim edilmelerine karar verilmesi istenir. Bu kabilden eşya, verilecek karar doğrultusunda ve kararda gösterilen mercilere teslim edilir veya satılır. Satış ve tevdi için yapılan masraflar cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilen sanıktan alınmak üzere kovuşturma giderlerinden karşılanır. Eşyanın satılması hâlinde, satış bedeli, bu Yönetmeliğin tedavül eden paralar hakkındaki 12 nci maddesi hükümleri doğrultusunda emanet memurluğunca saklanır.”

            Yapısı gereği sabit diskler ve diğer elektonik materyaller ısıya, neme ve sarsıntıya karşı hassastırlar. Bu madde ile elkonulan bilgisayar, bilgisayar kütükleri, bu sisteme ilişkin verilerin asıl ya da kopyalarının ve depolama aygıtları gibi eşyaların bozulmalarını engellemek için uygun ortamlarda muhafaza edileceği düzenlenmiştir. Emanet dairesi / deposunda saklanması mümkün olmayan eşyaların sulh hâkiminden, soruşturma sonu bekletilmeksizin satılmasına veyahut uygun görülen farklı bir mercie teslim edilmesine karar verilmesi talep edilir ve neticede verilen karar uygulanır.

D. Siber Suçlar Sözleşmesi

Avrupa Konseyi (AK) Suç Sorunları Yürütme Komitesi'ne bağlı (European Committee on Crime Problems) Siber Uzayda Suçlar Uzmanlar Grubu'nun (Committee of Experts on Crime in Cyber-space) 1997 yılında çalışmalarını başlattığı iş bu Siber Suç Sözleşmesi, 8 Kasım 2001'de Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nde onaylanmış ve 23 Kasım 2001'de Macaristan'da imzaya açılmıştı. Avrupa Konseyi ülkelerinin yanı sıra Kanada, Japonya, Güney Afrika ve Amerika’nın da imzaladığı bu metin[3], sözleşmeye taraf olan ülkelerin siber suçlara verdiği önemi gözler önüne sermektedir. Türkiye’nin henüz taraf olmadığı Siber Suçlar Sözleşmesi’nin “Saklanan bilgisayar verilerinin aranması ve bunlara el koyulması” şeklindeki 4. başlığı olan, şu şekilde düzenlenmiştir:

Madde 19 - Saklanan bilgisayar verilerinin aranması ve bunlara el konulması

1. Taraflardan her biri, yetkili mercilerinin kendi ulusal sınırları içinde aşağıdakileri arama ya da bunlara benzer şekilde erişim sağlama konusunda yetkili olabilmeleri için gerekli olabilecek yasama işlemlerini ve diğer işlemleri yapacaktır:

a. Bir bilgisayar sistemi ya da bu sistemin parçası ve bunlarda saklanan bilgisayar verileri,

b. Bilgisayar verilerinin saklandığı cihazları.

2. Tarafların her biri, yetkili mercilerinin paragraf 1 (a) uyarınca belirli bir bilgisayar sisteminde ya da bu sistemin bir parçasında arama yapması ya da bunlara erişim sağlaması söz konusu olduğunda, ayrıca aranan verilerin kendi ulusal sınırları içindeki başka bir bilgisayar sisteminde ya da bu sistemin bir parçasında saklandığına dair gerekçeleri bulunduğunda, söz konusu mercilerin arama ya da erişim işlemlerini bu sistemi kapsayacak şekilde genişletebilmelerini sağlamak üzere gerekli olabilecek yasama işlemlerini ve diğer işlemleri yapacaktır.

3. Taraflardan her biri, yetkili mercilerinin kendi ulusal sınırları içinde paragraf 1 veya 2 uyarınca erişilen bilgisayar verilerine el koyma ya da bunları başka şekillerde koruma altına alınması konusunda yetkili olabilmeleri için gerekli olabilecek yasama işlemlerini ve diğer işlemleri yapacaktır. Bu işlemler arasında, aşağıdakilerin yapılabilmesine yönelik yetkilerin sağlanması bulunacaktır:

a. Herhangi bir bilgisayar sistemine ya da bu sistemin bir parçasına veya bilgisayar verilerinin saklandığı cihazlara el konulması ya da bunların benzer şekilde koruma altına alınması;

b. Bu bilgisayar verilerinin kopyalanıp alıkonulması;

c. Söz konusu saklı bilgisayar verilerinin doğruluğunun muhafaza edilmesi;

d. Erişilen bilgisayar sistemindeki söz konusu verilerin erişilemez kullanılamaz hale getirilmesi ya da silinmesi.

4. Taraflardan her biri, yetkili mercilerinin ilgili bilgisayar sisteminin işleyişi hakkında ya da bu sistem içindeki bilgisayar verilerinin korunması için kullanılan önlemler hakkında bilgi sahibi olan herhangi bir kişiye, paragraf 1 ve 2'de belirtilen işlemlerin yapılabilmesi için gerekli bilgileri makul şekilde vermesi yönünde talimat vermesi için gerekli olabilecek yasama işlemlerini ve diğer işlemleri yapacaktır.

5. İşbu maddede sözü geçen yetki ve usuller Madde 14 ve 15'e tabi olacaktır.

            İş bu sözleşmeye taraf olan ülkelerin, bu normları kendi iç hukuklarına uyarlaması gerekmekte olup, sözleşmede bu husustan sıkça bahsedilmiştir.

            Maddenin birinci fıkrasında yetkili mercilerin arama ya da erişim sağlama konusunda yetkili olabilmeleri için “bilgisayar sistemi, bilgisayar parçası ve bunlarda saklanan bilgisayar verileri” cümlesi ile yetinilmemiş olup, “bilgisayar verilerinin saklandığı cihazları” na yer verilmiş ve böylece CMK’da bahsetmiş olduğumuz eksiklik giderilmiştir. Bilgisayar belirli komutlara göre veri işleyen ve depolayan bir makine[4] olduğu üzere, tüm fiziksel parçaları kapsam dahilindedir. Sözleşmenin birinci maddesi daha genel bir tanım öngörmüş olup, makineye ait tüm fiziksel donanımı değil, bilgisayar verilerinin saklandığı cihazlardan bahsetmiştir. Daha doğru bir tanımla, uygulamada da kolaylık yaratılmış olup, tüm bilgisayarı külliyen aramak ve koşulları oluştuğunda elkoymak yerine, yalnızca HDD veyahut DVD’lere aynı işlem uygulanabilecektir. Maddenin ikinci fıkrası da bilgisayar sisteminin bağlı olduğu diğer sistemleri de kapsayarak, somut anlamı genişletmiştir.

            Maddenin üçüncü fıkrası, söz konusu bilgisayar verilerine elkonulması, bu verilerin koruma altına alınması ve saklanmasını düzenlemiştir. Böylece taraf ülkelerin yasama yetkileri, maddede düzenlenen şekil ile düzenlenecektir.

            Maddenin dördüncü fıkrasında “adli bilişim uzmanı” devreye girmiştir. Madde metnine konu edilen uzman kişiye, birinci ve ikinci fıkradaki işlemlerin yapılabilmesi için gerekli bilgileri makul şekilde vermesi için talimat verilmesi dolayısıyla gerekli yasal düzenlemenin yapılması gerekliliği belirtilmiştir. Ülkemizde bu husus kolluk kuvvetleri tarafından uygulanmakta olup, yeterli sayıda adli bilişim uzmanı bulunmamaktadır.

            Maddenin son fıkrasında ise yetki ve usullerin aynı sözleşmenin 14. ve 15. maddelerine tabi olacağı belirtilmiştir.  

E. Yargıtay Kararı

            Konuyla ilgili T.C. Yargıtay 11.Ceza Dairesi’nin 16.04.2007 tarihli, E:  2005/6376, K: 2007/2551 nolu kararı[5] şu şekildedir:

Bilgisayar sistemine zarar vermek suçundan sanık M.Ü’nün yapılan yargılaması sonunda: Beraatine dair Adana 5. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 25.11.2004 gün ve 2003/741 Esas, 2004/1570 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi katılan vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığının onama isteyen 18.07.2005 tarihli tebliğnamesi ile daireye gönderilmekle incelerek gereği görüşüldü:

Sanığın suç tarihinde kendi adına kayıtlı bilgisayar adresinden virüs göndererek katılan M.E.'in, yetkilisi olduğu E. İnşaat Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketi'ndeki bilgisayarların sistemine zarar verdiğinin iddia olunması, sanığın ise <kendisinin daha önce söz konusu şirkette satış ve pazarlama müdürü olarak çalıştığını, ancak bu şirketteki bilgisayarlara e-mail yoluyla virüs göndererek zarar vermediğini ve suçu kabul etmediğini> savunması, katılanın, <adı geçen şirketin sahibi ve genel müdürü olduğunu, olay tarihinden önce şirkette müdür ve tercüman olarak çalışan sanığın, kendisinin yol açtığı hesap açığını kapatmak için kendi e-mail numarasından virüs göndererek şirkete ait bilgisayarların sistemlerine zarar verdiğini ve şikayetçi olduğunu> belirtmesi, tanık Ş. K.'ın, <kızkardeşi olan sanığın daha önce söz konusu şirkette çalıştığını, daha sonra işinden ayrıldığını, şirkete ait bilgisayar sistemine zarar verdiğine dair bilgisinin olmadığını, sanık olan kızkardeşini isteyen katılanın evlenme isteği kabul edilmeyince annesini iteklediğini, bu olaylar nedeniyle karakola müracaat edildiğini,> diğer tanık S. U.'ın, arkadaşı olan sanığın, üç kardeşin ortak olduğu E. İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'nde pazarlama müdürü olarak görev yaptığı sırada, kriz nedeniyle ortaklardan ikisi tarafından işten çıkarıldığını, diğer ortak katılanın işe tekrar dönmesini istemesine rağmen, onun kabul etmediğini, bu nedenle iftira etmiş olabileceklerini, bilgisayara zarar verdiğini görmediğini beyan etmesi, Ç. Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdür Yardımcısı Bilirkişi Yrd. Doç. Dr. B. M.'ın, 06.08.2004 günlü raporunda, <dava dosyasının ekinde mevcut diskete, 21.03.2002 tarihinde şirket ana bilgisayarından bilirkişi bilgisayar teknisyeni İ. Ç. tarafından tespit edilerek kaydedilen ve içinde VBS/Haptime.gen@MM virüsünü barındıran 26 KB büyüklüğündeki SZSCS.HTM isimli dosyanın virüs içermesi nedeniyle disketin orijinalliğini bozmamak için kopyasını alıp söz konusu dosyanın kaynak kodu üzerinde yaptığını belirttiği incelemede, öncelikle bilirkişi İ.Ç.'ın 25.03.2002 tarihli raporunda dökümünü verdiği e- postanın yazıcı çıktısının 02.03.2002 tarihli olup bilirkişi tespitinden önce yazdırılmış olduğunu, söz konusu e-posta çıkışlı olmakla E..... İnşaat Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketi'ne ait aedltd@m.com adresine 03.01.2002 tarihinde gönderildiğini, gönderenin <m c> olarak görüldüğünü, ancak <Kimden> alanına yazılan bu isim, adres defteri veri tabanından otomatik olarak alınarak buraya yazıldığını ve bu veri tabanını bilgisayarı kullananların el ile değiştirebilmelerinin mümkün olduğunu, kaynak kodu içinde yaptığı aramada, bilirkişi İ.Ç.'nin raporunda ve dava dosyasında muhtelif yerlerde sanığa ait olduğu söylenen mcde@y.de, mcde70@y.de, mcde71@y.de e-posta adreslerinin hiçbirine rastlayamadığını, kişilere ücretsiz e-posta adresi veren sitelerden biri olan Y. internet sitesinin people.y.com arama sayfasında, M.Ç. kelimelerini aratarak mcde70@y.de e-posta adresinin olduğunu tespit ettiğini, bu e-posta adresinin adı ve soyadı alanlarına M.Ç. girilerek Almanya Y. ücretsiz e-posta adresi sağlayan servis sağlayıcısından alındığını, bu adresin kendisine ait olup olmadığının sanıktan, aynı adresle ilgili daha detaylı kimlik bilgisi için de, ancak y.de internet sitesi yöneticilerinden sorularak öğrenilebileceğini, ancak bu adresin izine virüslü SZSCS.HTM dosyasında rastlanılamadığını, bunun yerine sadece bir yerde <Kimden> alanında veri tabanından otomatik olarak alınarak yazılan <m c> bilgisine rastlanıldığını, söz konusu e-postada bulunan VBS/Haptime.gen@MM virüsü ile ilgili antivirüs firmalarından olan M. şirketinin sitesinden elde ettiği bilgilere göre bu virüsün, kendisini web sayfası dosyalarına ekleme, .DLL ve .EXE uzantılı sistem dosyalarını silme, web sayfaları halinde hazırlanmış e-postaların içinde kendisini otomatik olarak yayarak bulaştırma özelliklerine sahip bir virüs olduğu, Microsoft Outlook Express isimli e-posta programı kullanılarak gönderilen e-postalar aracılığıyla gizlice kendisini yaymaya çalıştığı, ayrıca, bulaştığı bilgisayarın çalıştığı tarihteki günün ve ayın toplamı 13 ise aktifleşerek sistemde bulunan, .DLL ve .EXE uzantılı sistem dosyalarını silerek sisteme zarar verdiğini, buna göre, e-posta ile gönderilen virüsün özelliğinden dolayı, hiçbir ekli dosyayı çalıştırmaya gerek kalmadan okunur okunmaz 03.01.2002 tarihinde bilgisayar sistemine bulaşmış olması gerektiğini, şirketinin ilk keşif istediği tarih olan 20.03.2002 tarihine kadar, 12.01.2002 Cumartesi, 11.02.2002 Pazartesi ve 10.03.2002 Pazar günleri virüsün çalışarak sistem dosyalarını sileceğini, sisteme ait olan dosyalar silindikçe de sistemin açılmasının zorlaşacağını ve bir süre sonra da hiç açılamaz hale geleceğini, virüs içeren bir e-posta veya e-postaların E. İnşaat Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketi'nin bilgisayarlarına virüs bulaştırması sonucu doğacak zararın, şirketin gönderdiği e-postalar aracılığıyla başka adreslere virüs göndererek başka bilgisayarlara zarar vermesi ve kendi bilgisayarlarının sistem dosyalarını silerek çalışamaz duruma getirip iş ve zaman kaybına neden olması olduğunu, virüslü veya virüssüz bir e-postayı gönderen bilgisayarı bulmanın mümkün olduğunu, e-postayı gönderen bilgisayarın IP numarası, e-postayı gönderen sunucu bilgisayarın IP numarası, gönderici ve alıcı adreslerinin, e-posta almayı ve göndermeyi sağlayan e-postanın sunucu bilgisayarlarının tuttuğu günlük kayıtlarında saklandığını, servis sağlayıcı firmaların bir süre sonra bu kayıtların olduğu dosyaları silebildiğini, bu bilgilerin servis sağlayıcı firmalardan resmi yollarla istenilerek öğrenilebileceğini, bu davada 03.01.2002 tarihinde saat 16.19'da E. İnşaat Sanayi ve Ticaret Limitet Şirketi'nin aedltd@m.com e-posta adresine virüslü e-posta gönderilerek bilgisayar sistemlerine zarar verilmesinin söz konusu olduğunu, M. şirketinin günlük kayıtları mevcutsa gönderici e-posta adresini, e-postanın yazılıp yola çıkarıldığı ilk bilgisayarın IP numarasını ve IP numarasının sahibi servis sağlayıcı firmanın isminin bulanabileceğini, servis sağlayıcı firmadan da, günlük kayıtları mevcutsa verilen tarih ve saat için bu IP numarasının kullanıcısının öğrenilebileceğini, şayet e-postanın yola çıkarıldığı sistemin IP numarası M. şirketinden öğrenilemezse ve e-postayı gönderen adres mcde70@y.de olarak bulunursa Y. şirketinden, başka bir adres çıkarsa o e-posta adresini sağlayan servis sağlayıcıdan, bu adresi kullanan kişinin sistemde kayıtlı kimlik bilgileriyle, mevcutsa günlük kayıtlarından bu adres aracılığıyla e-posta gönderip almak için sisteme erişildiğindeki tarih ve saatler ile erişilen IP numaralarının öğrenilebileceğini ve bu kullanıcı telefonla bağlanan bir ev kullanıcısı ise bağlanılan telefon numarasından kimliğinin kolaylıkla bulunabileceğini, sonuç olarak, sanığın E. İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'nin bilgisayarlarına virüs gönderdiğinin kesin olmadığını, ancak virüs bulaştıran e-postanın gönderildiği kaynağın araştırılması gerektiğini, e-posta nedeniyle bulaşan virüsün bilgisayar sistemi bozarak iş ve zaman kaybına neden olduğunu, virüslü e-postayı gönderen bilgisayarın tespit edilmesinin, e-postanın yola çıkarıldığı bilgisayarın IP numarasının bulunmasıyla mümkün olabileceğini açıklaması karşısında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi açısından; öncelikle e-posta yolu ile virüs göndererek sistemine zarar verilmiş bir bilgisayarda incelemenin, olayın hemen akabinde yapılması ya da inceleme yapılacak bilgisayarın veya bilgisayara ait veri içeren ünitelerin, olaydan sonra inceleme yapılana kadar hiç kullanılmaması gerektiği, incelenecek bilgisayarın diskine bazı bilgilerin yazılması, değişmesi veya silinebilmesini önlemek ve söz konusu diskin bütünlüğünü sağlamak için bilgisayarda virüslü dosya üzerinde inceleme yaparken ilk işlem olarak, söz konusu dosyanın birebir (sector-by-sector) yedeğinin alınması (yani incelemenin orijinal dosya üzerinde yapılmaması), daha sonra ikinci olarak alınan birebir yedeğin değiştirilip değiştirilmediğini tespite yarayacak zaman ve bütünlük kontrolü imkanı sağlayan değerin (hash) belirlenmesi, bir e-postanın kimden geldiğinin tespiti için de, ilk olarak e-postayı gönderen IP adresinin bulunması (örneğin; şikayetçiye gelen e-postanın seçeneklerinden e-posta üst bilgisinin belirlenmesi ve bu üst bilginin uzman kişiler tarafından incelenmesi veya şikayetçiye gelen e-postanın göndericisinin ya da alıcısının e-posta sunucusunun sahibi şirkete belirtilen tarih ve saatte bahse konu e-postanın hangi IP adresinden gönderildiğinin sorulması ile), daha sonra da bulunan IP adresinin belirtilen tarih ve saatte hangi abone tarafından kullanıldığının ve o abonenin açık adres ve kimlik bilgilerinin talep edilmesi, bulunan IP adresini kullanan abonenin sanıkla bağlantısının araştırılması gerektiği hususları da göz önüne alınarak, bilgisayardaki virüslü dosya veya dosyaların orijinallerinin korunup korunmadığı, birebir yedeklerinin alınıp alınmadığı hususlarının araştırılması, e-posta veya e-postaları gönderenin IP adresinin bilirkişi raporları doğrultusunda tespiti, bulunacak adresin sanıkla ilgisinin belirlenmesi, olay tarihinde katılan dışındaki diğer şirket ortakları ile Y.Ç.'nin tanık sıfatı ile dinlenmeleri ve toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde beraatine hükmolunması,

Sonuç: Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK. nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 16.04.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.

[1] Av.Emrah YAVUZCAN, Hukuki.Net Yöneticisi

[2] Hash, bir verinin dijital parmak izidir. Bir veri, bir hashing algoritması kullanılarak daha küçük bir veri parçasına dönüştürülür. Ayrıca bir hash algoritmasından iki ayrı veri için aynı hash'i üretmemesi de beklenir.

Örneğin “Hukuki.Net” verisi için SHA1 Kriptografik Hash Algoritması’nın üretmiş olduğu değer “72da1bea61ed22b75a15236b82791ca1c9448803” şeklindedir. (http://www.movable-type.co.uk/scripts/sha1.html)

[3] http://www.bianet.org/bianet/bianet/8579-siber-suc-sozlesmesi-nde-turkiye-imzasi-yok

[4] http://tr.wikipedia.org/wiki/Bilgisayar


[5] Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları


0 Yorumlar

    AV. EMRAH YAVUZCAN

    Samsun Barosu - 1326

    arşiv

    Mart 2014

    kategoriler

    Tümü

    RSS Beslemesi

Destekleyen: Özelleştirilebilir şablonları kullanarak size özel web sitenizi oluşturun.